AMERİKAN gazetesinde iki ay kadar önce çıkan bir makale Türkiye ile
ilgili ilginç ve çarpıcı saptamalar içeriyor.

Makalenin yazarı Chicago Teoloji Fakültesi eski Başkanı Profesör Susan
Brooks Thistlethwaite.
Bu makaleyi, yorumunu sizlere bırakarak yayınlıyorum:

"..... Din güç kazanmak ve siyasi kazanç için kullanılmak üzere
manipüle edilebilir. Pakistan'daki Müslüman imamlar İslam dininin
gücünü siyasi güç elde etmek için kullanıyorlar. Tehlikeliler, şiddet
dolular ve bir barış anlaşması imzaladıklarında bunu nihai hedefleri
olan Pakistan'a hâkim olmaya giden yolda alaycı bir adım olarak
yaptılar.
Taliban, dinci aşırıların 'sert güç' yaklaşımına örnektir.
Geçtiğimiz haftayı Türkiye'de geçirdim ve 'yumuşak güç' kisvesi
altında dini-siyasi aşırıcılık ile karşılaştım.
2002'de ekonomik durgunluk ve siyasi yozlaşmanın getirdiği ülke
çapındaki memnuniyetsizliğin rüzgârını arkasına alan İslamcı parti,
AKP, birçok partinin yüzde 10 barajını geçememesi ile oyların üçte
birini alarak parlamentodaki sandalyelerin üçte ikisini kazandı.
Seçim sürecinde İslami görüşlerini ılımlılaştıran Erdoğan Başbakan oldu.
Şimdi ise laik muhalefeti yok etmek ve Türkiye'de dini hukuku
yerleştirmek için uzun vadeli bir stratejiyi takip ediyor."
Yazar makalenin bu bölümünde hükümetin medya, yargı ve bankacılık
sisteminin bağımsızlığını ciddi bir biçimde zayıflattığını belirtiyor,
arkasından da şu değerlendirmeleri yapıyor:
"Benim gözlemim 10 yıldan uzun bir süre önce Türkiye'yi ziyaret
ettiğim zamana göre çok daha fazla Türk kadınının başörtüsü
taktığıdır. Bir Türk işadamı üniversitedeki kızı için 'Aklına
başörtüsü takmak istiyorlar' diyor.
* * *
Şu anda Türkiye'de, adı Türk halkının mitolojik kökeninden gelen,
'Ergenekon' adında geniş çaplı bir soruşturma devam ediyor. Artık
'Ergenekon' hükümeti devirmek için olan sözde plana verilen ad.
Muhalifler bu sözde soruşturmanın aslında İslamcı partinin siyasi
rakiplerini yok etmek için bir kılıf olduğuna inanıyorlar.
Geçtiğimiz pazartesi günü 39 saygın Türk entellektüeli ve akademisyeni
gözaltına alındı.
Uluslararası üne sahip organ nakli cerrahı olan, Başkent
Üniversitesi'nin kurucusu ve rektörü Profesör Mehmet Haberal'ın da
aralarında bulunduğu 8 kişi tutuklandı.
Gözaltına alınanların ve sorgulananların arasında yoksul ailelerden
gelen kızlar için burs kurumu kuran Profesör Türkan Saylan da vardı.
* * *
Profesör Haberal tutuklandıktan sonra bir kalp sorunu yaşadı ve
hastaneye kaldırıldı. Tutuklanmasının zamanlaması, onun ABD ve 60'tan
fazla ülkenin organ nakli uzmanının katılımı ile İstanbul'da
gerçekleşen pediatrik organ nakli ile ilgili bir uluslararası
toplantıya katılımını ve burada yapacağı önemli konuşmayı da
engelledi.
Prof. Haberal, daha önce Türkiye cumhurbaşkanlığına aday olmayı
reddetmiş, Türkiye'nin önde gelen bilim ve eğitim insanlarından
biridir.
Türkiye'nin laik cumhuriyetini devirmek için uygulanan 'yumuşak güç'
yaklaşımı, AKP'nin son yerel seçimde oy kaybetmesi ile ufak bir
sekteye uğradı.
İki yıl içinde ulusal seçimler olacaktır. Önde gelen entellektüellerin
gözaltına alınmaları ve tutuklanmaları siyasi muhalefeti korkutacak
mı, yoksa güçlendirecek mi?
Pakistan'da İslam hukuku isteyenler şiddet yanlısı. Çok barizler.
Türkiye'de İslam hukuku isteyenlerin taktikleri ise daha kurnazca.
Bu onları daha az tehlikeli kılmıyor. Hatta 'gizli' yaklaşım uzun
vadede daha tehlikeli olabilir."